Merhaba,
Oturumumuzu alalı 1 seneye yaklaşınca, ehliyet konusu gündeme geldi. Yasal olarak, oturum aldıktan 1 sene sonra, Macar ehliyeti almanız gerekiyor. Yalnız Macar ehliyeti almak öyle pek kolay değil bizdeki gibi. Benim bildiğim, Meksikalı arkadaşlarım yaklaşık bir yıldır uğraşıyor. Yazılı sınavlar, direksiyon kursları, sınavları vs. epey uğraştırıyorlar. Bir de tabii ki, sınavları İngilizce almak durumundayız burada, Türkçe seçeneği yok ne yazık ki..
Öncelikle Türk ehliyetleri, yeminli tercüme ofislerinde Macarcaya çevriliyor.
Sağlık raporu alıyorsunuz.
Ve bu evraklarla Budapeşte'deki yetkili birime gidiyorsunuz.
Orada fotoğrafınızı çekiyorlar ve evraklarınızı alıyorlar, bir de ücreti var tabii.
Ve sonrası..
Yanılmıyorsam, 2013 Temmuzda Türkiye ile Macaristan(Avrupa Birliği de olabilir) bir anlaşma imzalanmış. Bu anlaşmaya göre Türk vatandaşları bu sınav vs. prosedürlerinden muaflar :)
Biz başvurumuzu yaptık ve bir hafta sonra Macar ehliyetlerimiz geldi. Yalnız bir ince nokta, Macar ehliyetini almak için, Türk ehliyetini o kuruma vermek gerekiyor. Dolayısıyla, Macar ehliyetimizi aldık lakin Türk ehliyetimiz yok artık..
Sevgiler,
Gökçe D.
Turkish in Miskolc etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Turkish in Miskolc etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10 Nisan 2014 Perşembe
8 Nisan 2014 Salı
Ayın ilk pazarı
Bu şehre yerleşeli 9 ay oldu ama ilk defa geçen ay Macarca öğretmenimiz sayesinde keşfettik ayın ilk günü kurulan bit pazarını :)
Her ayın ilk pazar günü, yine meşhur Szechenyi Istvan Utca(tramway caddesi)da kurulan pazar öğleden sonraya kadar devam ediyor. Ama en verimli saatleri şüphesiz sabahları.
Dediğim gibi bu pazar daha çok bit pazarı tarzında. Antikalar, porselen, tabak bardak,biblo, eski paralar vs. birçok incik boncuk bulabilirsiniz.
Aşağıda fotoğrafları bulabilirsiniz.
Saygılarımla,
Gökçe D.
Her ayın ilk pazar günü, yine meşhur Szechenyi Istvan Utca(tramway caddesi)da kurulan pazar öğleden sonraya kadar devam ediyor. Ama en verimli saatleri şüphesiz sabahları.
Dediğim gibi bu pazar daha çok bit pazarı tarzında. Antikalar, porselen, tabak bardak,biblo, eski paralar vs. birçok incik boncuk bulabilirsiniz.
Aşağıda fotoğrafları bulabilirsiniz.
Saygılarımla,
Gökçe D.
Miskolc Kocsonya Festivali
Merhaba,
Pek büyük olmayan şehrimizde gerçekleşen etkinlikler, inanılmaz şekilde halk tarafından takip edilip kalabalıklarla sonlanıyor.
Bir çeşit 'bahar bayramı' olarak kutlanan 'Kocsonya Farsang'-Kocsonya Kutlaması, yine şehir merkezindeki 'Szecsenyi Istvan Utca' da kutlandı. 20-23Şubat tarihleri arasında kutlanan festivalde ana cadde üzerinde büyüklü küçüklü standlar kuruldu.Çeşit çeşit Macar yemeklerini görebileceğiniz, dilerseniz tadabileceğiniz, içki,hediye standlarının kurulu olduğu upuzun caddede aynı zamanda çeşitli konserlerde izleyebilirsiniz.
Kocsonya, aslında domuz kemiğinin kaynatılmasıyla oluşan jelatinli sıvının adı. İçine sebze-et koyup çorba gibi tüketiyorlar. Bunu kışa hazırlık yemeği olarak yapıp, kışın tüketiyorlarmış. Hatta bir rivayete göre, bu jelatinin dondurulması işlemi kilerlerde gerçekleştirilirken, içine kurbağa girmiş, ve kurbağa ile donmuş. O yüzden festivalin simgesi kurbağa :)
Daha önce de söylediğim gibi, şehir küçük olduğu için denk geldiğimiz her aktiviteye katılmaya çalışıyoruz.
Aşağıda fotoğrafları görebilirsiniz.
Saygılarımla,
Gökçe D.
Pek büyük olmayan şehrimizde gerçekleşen etkinlikler, inanılmaz şekilde halk tarafından takip edilip kalabalıklarla sonlanıyor.
Bir çeşit 'bahar bayramı' olarak kutlanan 'Kocsonya Farsang'-Kocsonya Kutlaması, yine şehir merkezindeki 'Szecsenyi Istvan Utca' da kutlandı. 20-23Şubat tarihleri arasında kutlanan festivalde ana cadde üzerinde büyüklü küçüklü standlar kuruldu.Çeşit çeşit Macar yemeklerini görebileceğiniz, dilerseniz tadabileceğiniz, içki,hediye standlarının kurulu olduğu upuzun caddede aynı zamanda çeşitli konserlerde izleyebilirsiniz.
Kocsonya, aslında domuz kemiğinin kaynatılmasıyla oluşan jelatinli sıvının adı. İçine sebze-et koyup çorba gibi tüketiyorlar. Bunu kışa hazırlık yemeği olarak yapıp, kışın tüketiyorlarmış. Hatta bir rivayete göre, bu jelatinin dondurulması işlemi kilerlerde gerçekleştirilirken, içine kurbağa girmiş, ve kurbağa ile donmuş. O yüzden festivalin simgesi kurbağa :)
Daha önce de söylediğim gibi, şehir küçük olduğu için denk geldiğimiz her aktiviteye katılmaya çalışıyoruz.
Aşağıda fotoğrafları görebilirsiniz.
Saygılarımla,
Gökçe D.
8 Aralık 2013 Pazar
Market, Yeme&İçme
Bu şehirde çok sayıda Türk yok. (Şu an bildiğim, dönemsel gelenErasmus öğrencileri hariç 4 kişi) Dolayısıyla bir dönercimiz de yok. Yeme içme konusu bizim için biraz sıkıntılı..
Helal kesime ve yediğimiz içtiğime dikkat etmeye çalışan bir aile olarak dışarıdan birşey yiyemiyoruz. Etlerimizi Budapeşte'de bir Türk Marketi var, ismi Troya, aylık olarak oradan alıyoruz. Sitesine ve adresine buradan ulaşabilirsiniz..
Tavuklar için de bildiğiniz gibi "kesilmiş" olma şartı olduğu için, bilmediğimiz marketten alamıyoruz. Ancak Avas bölgesi'nde bir kasabın tavuğu kestiğinive oradan alabileceğimizi öğrendik. Adresini öğrenir öğrenmez yazacağım.
Buraya yerleştikten sonra farkettik ki, et en kolayı imiş.. Yediğimiz şeylerin arkasındaki etiketleri okumaya başlayınca farkettik ki Türkiye'de iken hep güvenmişiz, hiç kontrol etmemişiz..
Şu an ekmeği bile kendimiz yapıyoruz, mayaların hayvansal kaynaklı olduğunu öğrendiğimizden bu yana.
Şehrin her bir yanı market adeta.. Aldi, Lidl, Penny, Tesco, Spar, Auchan büyük marketler.. Şehrin iki ucunda iki büyük Tesco var ki bunlar 24 saat açık. Biri üniversite tarafında, Erasmus ile şehre gelen Türk öğrencilerle tanışınca öğrendik ki, alışveriş için genelde o Tesco'yu tercih ediyorlarmış..
Şehirde yaşayan diğer bir Türk, işadamı olan bir abimiz. Kendisinin kocaman bir alışveriş merkezi var. Sever Centre, Çalışma saatleri ve adreslerine buradan ulaşabilirsiniz.
Şehirde bir tek çaydanlık, çay bardağını burada bulabilirsiniz.
Ayrıca önemli bir nokta daha, bu mağazada bazı Türk ürünlerini bulabilirsiniz, Marmarabirlik Zeytin, Kafkas'ın reçelleri, kestane şekeri, Türk lokumu, Halley, Çokoprens, Türk şeker çikolataları, Domates salçası, bakliyatlar, en önemlisi BULGUR..Bulgur bulmak çok zor, ince bulgur zaten şehirde yok, ancak kalın bulguru da bu marketten bir de Auchan'dan bulabilirsiniz. Bu markete girince, mutlu olmamak elde değl, hobby çikolatayı görünce, tüp şeklinde çokokrem alınca, bir de üstüne sahibi olan abinin güleryüzünü görünce, mutlu ayrılmamak mümkün değil..
Diğer önemli bir konu da SU.. Su dikkat edilmesi gereken bir konu. Burada normal suların kapakları pembe, hafif gazlı olanların yeşil, çok gazlı olan suların mavi kapakları var.
Biz damak zevkimize en uygun suyu Penny'de Kekforras markada bulduk..
Şehirde Mc. Donalds, pizzacılar vs. de var, ama dediğim gibi biz gidip yemediğimiz için pek bilgim yok o konuda.
Tramvay Caddesi'nde (Szencsenyi Istvan Utca) Frei Cafe var. Tamamen kahve üzerine kurulu bir cafe, orada da Arabic Cafee içebilirsiniz, Türk kahvesi'nin yerini tutmaz ama yine de bize yakın bir kahve çeşidi..
Eğer atladığım birşey varsa, yorumunuzu bekliyorum. Bilmiyorsam dahi, araştırıp yardımcı olmaya çalışırım.
Saygılarımla,
Gökçe..
Helal kesime ve yediğimiz içtiğime dikkat etmeye çalışan bir aile olarak dışarıdan birşey yiyemiyoruz. Etlerimizi Budapeşte'de bir Türk Marketi var, ismi Troya, aylık olarak oradan alıyoruz. Sitesine ve adresine buradan ulaşabilirsiniz..
Tavuklar için de bildiğiniz gibi "kesilmiş" olma şartı olduğu için, bilmediğimiz marketten alamıyoruz. Ancak Avas bölgesi'nde bir kasabın tavuğu kestiğinive oradan alabileceğimizi öğrendik. Adresini öğrenir öğrenmez yazacağım.
Buraya yerleştikten sonra farkettik ki, et en kolayı imiş.. Yediğimiz şeylerin arkasındaki etiketleri okumaya başlayınca farkettik ki Türkiye'de iken hep güvenmişiz, hiç kontrol etmemişiz..
Şu an ekmeği bile kendimiz yapıyoruz, mayaların hayvansal kaynaklı olduğunu öğrendiğimizden bu yana.
Şehrin her bir yanı market adeta.. Aldi, Lidl, Penny, Tesco, Spar, Auchan büyük marketler.. Şehrin iki ucunda iki büyük Tesco var ki bunlar 24 saat açık. Biri üniversite tarafında, Erasmus ile şehre gelen Türk öğrencilerle tanışınca öğrendik ki, alışveriş için genelde o Tesco'yu tercih ediyorlarmış..
Şehirde yaşayan diğer bir Türk, işadamı olan bir abimiz. Kendisinin kocaman bir alışveriş merkezi var. Sever Centre, Çalışma saatleri ve adreslerine buradan ulaşabilirsiniz.
Şehirde bir tek çaydanlık, çay bardağını burada bulabilirsiniz.
Ayrıca önemli bir nokta daha, bu mağazada bazı Türk ürünlerini bulabilirsiniz, Marmarabirlik Zeytin, Kafkas'ın reçelleri, kestane şekeri, Türk lokumu, Halley, Çokoprens, Türk şeker çikolataları, Domates salçası, bakliyatlar, en önemlisi BULGUR..Bulgur bulmak çok zor, ince bulgur zaten şehirde yok, ancak kalın bulguru da bu marketten bir de Auchan'dan bulabilirsiniz. Bu markete girince, mutlu olmamak elde değl, hobby çikolatayı görünce, tüp şeklinde çokokrem alınca, bir de üstüne sahibi olan abinin güleryüzünü görünce, mutlu ayrılmamak mümkün değil..
Diğer önemli bir konu da SU.. Su dikkat edilmesi gereken bir konu. Burada normal suların kapakları pembe, hafif gazlı olanların yeşil, çok gazlı olan suların mavi kapakları var.
Biz damak zevkimize en uygun suyu Penny'de Kekforras markada bulduk..
Şehirde Mc. Donalds, pizzacılar vs. de var, ama dediğim gibi biz gidip yemediğimiz için pek bilgim yok o konuda.
Tramvay Caddesi'nde (Szencsenyi Istvan Utca) Frei Cafe var. Tamamen kahve üzerine kurulu bir cafe, orada da Arabic Cafee içebilirsiniz, Türk kahvesi'nin yerini tutmaz ama yine de bize yakın bir kahve çeşidi..
Eğer atladığım birşey varsa, yorumunuzu bekliyorum. Bilmiyorsam dahi, araştırıp yardımcı olmaya çalışırım.
Saygılarımla,
Gökçe..
Miskolc'te Yaşam
Miskolc, çok büyük bir şehir değil. Zamanında Macaristan'ın 2. büyük şehriymiş. O zamanlar tam bir sanayi şehriymiş, lakin rekabet koşulları sayesinde büyük fabrikalar kapatılmış, ve çok sayıda göç olmuş başka ülkelere..
Bu şehirde yaşamaya başladığınızda atıl fabrikaları görebilirsiniz.
Gelir seviyesi çok yüksek olmadığı için, çok gelişmiş bir şehir değil.. Yani şöyle özetleyebilirim, Budapeşte İstanbul ise, burası da bir Balıkesir, Manisa diyebiliriz.
Maaşlar çok yüksek olmadığı için lüks'te yok bu şehirde çok fazla..
Büyük bir üniversitesi var, kendi kampüsü ayrı bir dünya.. Spor kompleksi, yüzme havuzu, içinde oteli vs.. gerçekten ayrı bir dünya üniversite..
Şehrin her yanında alışveriş merkezleri var. Tesco'lar bir adım önde sanırım çünkü 2 büyük Tesco 24 saat açık. Büyük Tesco'lardan biri üniversiteye yürüme mesafesinde, diğeri şehrin diğer çıkışında(Szent Peteri Kapu'nun sonunda) . Bu konuya ayrıca Market kısmında değineceğim o yüzden şimdilik kısa kesiyorum..
Trafik genelde düzenli, ışıkları çok uzun sürüp sinir etse de, yine de düzenli. Yayaların olması gerektiği gibi önceliği var. Yaya geçidinde beklerseniz, ilk gelen araba geçmez ve durur size yol verir, şayet siz şoförseniz, yaya geçidindeki insan yola atlar bakmadan, siz durmak zorundasınız..
Otobüslerin saatleri vs. gayet dakik, Otobüs saatlerine buradan bakabilirsiniz.
Daha detaylı bilgiyi ana başlıklar halinde paylaşacağım.
Saygılarımla,
Gökçe..
Bu şehirde yaşamaya başladığınızda atıl fabrikaları görebilirsiniz.
Gelir seviyesi çok yüksek olmadığı için, çok gelişmiş bir şehir değil.. Yani şöyle özetleyebilirim, Budapeşte İstanbul ise, burası da bir Balıkesir, Manisa diyebiliriz.
Maaşlar çok yüksek olmadığı için lüks'te yok bu şehirde çok fazla..
Büyük bir üniversitesi var, kendi kampüsü ayrı bir dünya.. Spor kompleksi, yüzme havuzu, içinde oteli vs.. gerçekten ayrı bir dünya üniversite..
Şehrin her yanında alışveriş merkezleri var. Tesco'lar bir adım önde sanırım çünkü 2 büyük Tesco 24 saat açık. Büyük Tesco'lardan biri üniversiteye yürüme mesafesinde, diğeri şehrin diğer çıkışında(Szent Peteri Kapu'nun sonunda) . Bu konuya ayrıca Market kısmında değineceğim o yüzden şimdilik kısa kesiyorum..
Trafik genelde düzenli, ışıkları çok uzun sürüp sinir etse de, yine de düzenli. Yayaların olması gerektiği gibi önceliği var. Yaya geçidinde beklerseniz, ilk gelen araba geçmez ve durur size yol verir, şayet siz şoförseniz, yaya geçidindeki insan yola atlar bakmadan, siz durmak zorundasınız..
Otobüslerin saatleri vs. gayet dakik, Otobüs saatlerine buradan bakabilirsiniz.
Daha detaylı bilgiyi ana başlıklar halinde paylaşacağım.
Saygılarımla,
Gökçe..
Macarlar ve Macarca
Macarca dil yapıısı ve konuşma şekli itibariyle pek bizim dilimizi andırmıyor. Ancak ortak kelimeleri duymaya başlayınca şaşırmamak elde değil. Balta, kamyon, pabuç, alma(elma), kapu(kapı), van(var), tepsi bunlardan sadece bir kısmı.
Macarca da en basit selamlaşma , szia(bir kişiye), sziasztok(birden fazla kişiye) sözcükleri. Hello ile birlikte jo napot(iyi günler), szep napot(güzel günler) gibi kelimeleri de kullanıyorlar.
Ancak bir yerden ayrılırken de güle güle, hoşçakal yerine yine hello szia, sziasztok diyorlar..
Macarca'da c harfi s diye okunuyor. Yani Tapolca'ya Tapolsa, Utca'ya Utsa diyorlar. s harfi de ş olarak okunuyor. Tepsi'ye tepşi diyorlar.
Şimdiye kadar tanıdığım Macarların hepsi çok yardımsever ve güleryüzlü.. Ortak geçmişimiz olduğunu kabul ediyorlar ve bir saygıları var. Yardım istediği ile gittiğinizde ellerinden geleni yapıyorlar.
Hiç Macarca bilmeden sadece ingilizce ile yaşayabiliyoruz. Marketlerde vs. insanlar güleryüzlü, yabancı olduğumuzu anladıklarında daha bir güleryüzlüler, yardımcı olmak için.
Kısacası, Türk düşmanlığı vs. yok, insanlar gayet kibar, nazik ve yardımsever..
Birlikte yaşamayı öğrenmişiz zamanında, hala da yaşamaya çalışıyoruz..
Saygılarımla,
Gökçe..
Macarca da en basit selamlaşma , szia(bir kişiye), sziasztok(birden fazla kişiye) sözcükleri. Hello ile birlikte jo napot(iyi günler), szep napot(güzel günler) gibi kelimeleri de kullanıyorlar.
Ancak bir yerden ayrılırken de güle güle, hoşçakal yerine yine hello szia, sziasztok diyorlar..
Macarca'da c harfi s diye okunuyor. Yani Tapolca'ya Tapolsa, Utca'ya Utsa diyorlar. s harfi de ş olarak okunuyor. Tepsi'ye tepşi diyorlar.
Şimdiye kadar tanıdığım Macarların hepsi çok yardımsever ve güleryüzlü.. Ortak geçmişimiz olduğunu kabul ediyorlar ve bir saygıları var. Yardım istediği ile gittiğinizde ellerinden geleni yapıyorlar.
Hiç Macarca bilmeden sadece ingilizce ile yaşayabiliyoruz. Marketlerde vs. insanlar güleryüzlü, yabancı olduğumuzu anladıklarında daha bir güleryüzlüler, yardımcı olmak için.
Kısacası, Türk düşmanlığı vs. yok, insanlar gayet kibar, nazik ve yardımsever..
Birlikte yaşamayı öğrenmişiz zamanında, hala da yaşamaya çalışıyoruz..
Saygılarımla,
Gökçe..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)